Geçmişin Gölgeleri

Anlattım ya, hep uçtaydım. Bir sonraki bölüme geçmek için çabalayıp durmam gerekiyordu. Bu yüzden etrafta olup bitenlerle ilgilenemedim hiç.

Aynı anda, aynı mekanda bulunduğum insanlar benim göremediğim yakalayamadığım bir çok şeyleri görmüşler, bilmişler ve fakat ben hep zorlukla bir sonraki bölüme geçmenin telaşındaydım.

Nasıl olmayayım ki? Her seferinde tam canım bitecekken ancak kotarıyordum.

- o -

Yine de geçmiş zamanlara ve mekanlara değer atfetmiyorsam eğer, bunun yukardakilerle hiç bir ilgisi yok.

Daha önce zaman yoktur diye konuşmuştuk. Mekan ise gerçekliğini -şimdilik- bilemediğimiz bir resim çerçevesinden farksız. 2 boyutlu bir düzleme bir de yükseklik/derinlik katılınca her şeyin anlamsızlaşması gibi şu an önemsediğimiz arsalar, evler de aniden anlamsızlaşabilir. Neticede hepimiz evrende bir karonun üzerinde yaşamıyor muyuz?

Bu halde, zaman ve mekan yâd edilecekler listesinde en üst sırada olamazlar kanaatimce. Onlardan evvel kendi varlığını bilebilen olarak kendime ne katıp, ne derece eksildiğime bakarım. O an orada bulunmaktan ötürü kendimin nasıl da başka birine dönüştüğüme şaşar da kalırım. Öncesindeki hallerimi anarım belki, nasıl da gaflet içinde olduğumu hatırlamak için.

Sonra bir de benim ne kattığıma bakarım; eğer ki birine kalem ucu kadar yardımım dokunduysa, gönül telini titreten bir şiyir yazmışsam ya da elleri övündürecek bir alet yaptıysam işte bu sahiden hatırlanmaya değer bir şeydir.

Bunlardan başka hiç bir şey aklımda ya da içimde kalmıyor, uçup gidiyor. Tıpkı suyu içtikten sonra minerallerin vücudumda kalıp, gerisinin idrar olarak atılması gibi.

Pek tabii ki vücudumun ¾ü sudan oluşuyor ve susuz kalırsam ölür giderim. Su içtikçe, yenilenirim. Eskiler akıp gider ve yerine yenileri gelir. Zaman ve mekan da değişir durur ama hiç aynı kalmaz. Başka zamanlar, başka sular. Zaman geçtikçe de yenilenirim, başka biri olurum böylece.

Sudan geriye nasıl mineraller kalıyorsa, zamandan ve mekandan da ancak ürettiğimiz değer kalıyor. Bir değer yoksa; hatırlanacak bir şey de yok demektir. Beni ben yapan da bir şey yoktur.

İşte bu yüzden, hiç değilse koku yapmasın diye sifonu çekmekte sakınca yok.

- o -

Hayır anlamıyorum, tüm bu huysuzluklarım dolunay yüzünden olamaz, di mi?

0 Lakırdı: