Kan Kardeş

Şimdi adını bile hatırlamadığım bir çocuk hikayesinde ellerini kesip kan kardeşi oluyorlardı. Sonra aradan yıllar geçip de biri hayata gözlerini yumunca, öbürü müteveffanın ailesinin geçimini de üstleniyordu. Doğrusu ya her kişinin işi değildi kan kardeşlik. Acaba bu bir Ömer Seyfettin eseri miydi? Sanmam, o kadar da travmatik değil.

Biz büyüdük ve kirlendi dünya sözü mucibince sonraları kankalık müessesesine dönüştü bu kan kardeşi olma işi. Biraz da yılışık bir hal aldı. Benzeri bir başka yılışma şekli "ortağım" da yöresel ağızda hayat bulur.  (ortaaam diye okunur. A harfinde bir miktar incelme de mevcuttur.)

Yok hayır, bu yılışıklığa o kadar da takmış değilim. Beyler ve hanımlar için efendilik namazı kılınmış, duası okunmuş, artık unutulmuş bir kavram.

İtirazım, yakın arkadaş olma hallerine. Bazen iki kişi arasında, bazen de bir komün halinde "yakın" olma haline en üst perdeden itiraz ediyorum. Bir yere kadar Ece Temelkuran'ı dinlemekte fayda var: Kimse kimsede o kadar yol alamaz.

En başta şu var; yakın arkadaş ya da arkadaş grupları insanı kendi olmaktan ve kendi bağımsız bireysel kimliğini inşa etmekten alıkoyarlar. Bir başkasının özgürlüğünü ve özgünlüğünü kısıtlamayacak mesefade duranlarsa, zaten yakın arkadaş—kanka- olmazlar.

Bu yakınlık en başta mahremiyeti öldürür. Ayrısı-gayrısı olmamak müthiş bir konfor yanılsaması sunar insana. Sırların ve beyaz yalanların olmadığı, tümüyle ve bütünüyle güvenilir bir dünya! Sanki cennetten bir parça! Belki de bu yüzden hiç anlayamadım ve iğrenerek baktım düğün ertesi erkek dedikodularına. "Dizleri titrememiş mi?"

Bu yakınlıkta ve her şeyin bilinmesi halinde kişi kendine özel bir alanı nasıl inşa edebilir ki? Hayır bu herkes kır evine kapanıp, birer keşiş olsun temennisi değil. Kalabalık bir otobüste, biraz nefes alacak bir boşluk arayışı. Sırf bu yüzden metrobüsten uzak duruyorum sevgili okur.

--o--

Bir şeyler eksik. Tüm yakınlıklar da eksiği tamamlamak için tesis edilen birer yanılsama, her biri susadıkça içilen bir başka deniz.

Halbuki insanın tam içinde var bir tatlı su çeşmesi; içi, içinin içinde. Ama o kadar derinde ki, kendi başına dalıp da içemez suyu, içemedikçe dinmez yangını.İşte eksiği tamamlamanın yolu burada sanki. Önce çeşmeyi bul, sonra suyun kaynağına ulaş.

O halde tek ihtiyacım olan, bir yol arkadaşı mı?

1 Lakırdı:

desin ergu dedi ki...

sevgili enes,

öncelikle seninle aynı fikri paylaşıyorum: içinin içindeki, o en derindeki ışık çeşmesini bulmak için yol arkadaşına ihtiyacımız vardır. yol arkadaşı olacak kişi, evet sığ bir paylaşımdan daha derinimizi, gizemlerimizi ve sırlarımızı da bilmek zorundadır. ve üstelik bu, metrobüsteki o dip dibe yakınlıktan çok daha farklıdır. fiziksel ortaklığa gerek bile duymayan, buna rağmen çok daha içe işlemiş bir yakınlık, bazen ortaklıktır, bazen de birbirinin içine geçmedir, bir olmadır bu.

sonralıkla, bir itirazım var: kankalık illa ki sığ bir gündelik hayatın paylaşılmasından mı ibaret olmak zorunda? kankaların aynı zamanda yol arkadaşı olabileceği ihtimalini neden eliyorsun?